Bu Blogda Ara

1-ANA YERŞEKİLLERİ


A)Dağ Oluşumu
  Okyanus ve deniz diplerinde biriken kalın tortul tabakalar (jeosenklinal) kıtalarının levha birbirine yaklaşması sonucu yan basıçlara maruz kalırlar.
Bu yan basınçlar sonucunda jeosenklinal eğer esnek yapıdaysa kıvrılarak yükselir ve yer yüzünün kıvrım dağlarını oluşturur. (Toros dağı)
eosenklinal eğer sert yapıdaysa veya önceden yükselmiş kıvrım dağları tekrar yan basınçlara maruz kalırsa kırılma olur. Yükselen bölümlere horst alçakta kalan kısımlara ise grabent denir. Yüksekte kalan horstlar dağı oluştururken alçakta kalan kısımlar daha sonra akarsuların gelişmesiyle ovaları oluşturur. (Ege bölgesi kıyı kesimleri. Burada yer alan boz dağlar kırılma sonucu oluşan horstlardır. Bu dağlar arasında bulun ve üzerinde aynı isimli akarsıların geçtiği bakırçay b.menderes ovalarında birer çöküntü (grabent) alanlarıdır.)



Dağlar çeşitlerine göre ikiye ayrılırlar
*Sıra dağlar; toroslar alpler
*Tek dağlar; Ağrı dağı, Erciyer dağı


2)OVALAR;
Bulunduğu yerde çevresine göre çukurda kalmış, derin vadilerle yarılmamış düz, geniş, umumiyetle alüvyonlarla örtülü, yatak meyli az olan akarsuların derine gömülmemiş bulunduğu topraklara verilen ad. Ovaların başlıca özelliği pek az eğimli (% 1-4 kadar) olmalarıdır. Bir yüzey şeklinin ova olup olmadığı, alçak, veya yüksek oluşundan değil; vadilerle yarılıp yarılmamış olduğundan anlaşılır.

Ovalar çeşitli şekillerde meydana gelmişlerdir. Bunlar genel olarak birikim ovaları ve aşınım ovaları şeklinde iki bölüme ayrılır.

1. Birikim ovaları: Akarsuların, deniz dalgalarının, buzulların taşıyıp biriktirdikleri molozlardan meydana gelmiştir. Bu ovalara örnek olarak, dağlarda, dağ eteklerinde görülen ovalar, deniz kıyılarındaki ovalar, akarsuların aşağı çığırlarındaki geniş ovalar ve soğuk iklimli yerlerde buzul taşlarından meydana gelmiş düzlüklerdir.

2. Aşınım ovaları: Aşınmayla meydana gelen ovalardır. Bu ovalara örnek akarsuların meydana getirdiği peneplen (yontukdüz)lerdir. Dalgaların aşındırmasıyla meydana gelmiş hafif dalgalı düzlükler biçimini almış, sonradan suların üstüne çıkmış, kıyı platformlarıdır.

Ovalar, bütün bölümlerinde düz olabildikleri gibi, bazısında dalgalı, yer yer tepelerin bulunduğu, yerine göre küçük ölçüde basamakların da bulunabildiği, yeryüzü şekilleri olarak göz önüne alınırlar. Ovalar, deniz kıyılarında oluşmuşlarsa bunların yüksekliği az, çok yerde 20-30 m kadardır. Bunlar “Alçak ovalar” veya “kıyı boyu ovaları” adıyla anıldıkları gibi “Çukur ova” şeklinde de isimlendirilirler. Türkiye'nin Akdeniz Bölgesindeki Çukurova bu özelliği taşır ve bu adla anılır. Daha içerilerde ise, dağlar, tepeler veya yaylalar arasındaki tektonik çöküntü alanlarında, farklı yüksekliklerde ovalar meydana gelmiştir. Böyle yerlerden geçen akarsular, taşıdıkları alüvyonları biriktirerek, böyle yerlerde alüvyon ovalar teşekkül etmiştir. Bunların bir kısmı 1000 m hatta 1500-2000 m olan yüksekliklerdedir. Böyle ovalara “yüksek ova” denir.

Türkiye'de Hakkari bölgesinde yüksekliği 2000 m olan ve Yüksek Ova adını taşıyan büyük bir ova vardır. Ovalar çeşitli büyüklükte ve biçimdedir: Sadece 10-20 km2lik küçük ovalar, yüzlerce kilometreyi bulan büyükçe ovalar (Çarşamba, Bafra ovaları gibi), binlerce km2lik büyük ovalar (Çukurova ve Konya Ovası gibi).

Dünyada ise çok daha büyük ovalar vardır (Nil Deltası Ovası 2400 km2, Ganj Deltası Ovası ise 44.000 km2dir). Her kıtada büyük ovalar vardır ve bu ovaların büyük ekonomik değerleri olmuştur. Mesela Po Ovası, Eflak Ovası, Kuzey Avrupa ovaları, Avrupa kıtasındadır. Asya'da Mezopotamya Ovası, Orta Asya Ovaları, İndus, Ganj veKuzey Çin ovaları, Sibirya düzlükleri bulunmaktadır. Afrika'da BüyükSahra'nın ova şeklindeki yerleriyleKongo ve Kalahari'deki ovalar geniş yer tutar. Avustralya'nın orta bölümünün çukurluklarında Avustralya iç ovaları oluşmuştur. Kuzey Amerika'da Mississippi Ovaları ve GüneyAmerika'da Amazon Ovaları belirtilebilir.

3)PLATOLAR
Plato denince akarsular tarafından derince yarılmış vadilerle yarılmış düzlükler akla gelir. Türkiye`nin platolarına değinmeden önce dikkat edeceğimiz en önemli nokta yurdumuzun bütünü ile plato olmasıdır.

Türkiye bu duruma dış güçle tarafından aşındırılarak peneplen hale gelmiş yüzeylerin 4.zaman başlarında toptan yükselmesiyle erişmiştir. Ancak her yer aynı derece yükselmemiştir. Doğu Anadolu da 2000m olan bu yükselme değeri İç Anadolu da 1000-1500 m , Güney Doğu Anadolu`da 400-800 m, Kocaeli-Çatalca da 200-400 m`ler arasında oluşmuştur. Böylece ülkemizde alçak ve yüksek platolar oluşmuştur. Bunlara en çok İç Anadolu da rastlanır. Kimi platolar peneplen (yontukdüz) yüzeylerin yükselmesiyle, kimileri karstlaşımayla, bir bölümü de volkanik etkilerle oluşmuştur. Bu platoların beşeri ve ekonomik değerleri fazladır .

Platoların TÜRKİYE”deki Coğrafi Dağılışı

Kuzey Anadolu Platoları:

Oldukça engebeli olan Kuzey Anadolu `da plato düzlükleri fazla değildir. En önemlileri Batı Kara denizde Safran bolu ve İstanbul boğazının iki yanında yer alan Çatalca-Kocaeli Platolarıdır. Çatalca-Kocaeli platosu, aşındırılarak peneplen hale gelmiş yüzeylerin yükseltisiyle oluşmuştur. Ancak bu yükselme 200-400 m değerleri arasında kaldığından alçak platolara girmektedir. Üzerinde alçak tepelikler mevcuttur. Çatalca sırtları ile Çamlıca tepeleri gibi. Bu plato trakya`da da devam eder.

Batı Karadeniz de yer alan Safranbolu platosu ortalama 500 m yükseltiye sahip peneplen ve alçak platolardandır. Yenice (Filyos) ve kolları Devrek , Araç, Soğanlı ırmaklarıyla parçalanmış olan bu plato kalkerli yapıda olup voklüz kayalıklara sahiptir. Bu kaynaklar sayesinde platodaki vadilerde ileri tarım söz konusudur.

Peneplen platolarının diğer platolardan farkı bunların aşınım yüzeylerinden meydana gelmiş olmalarıdır. Peneplen platoları çoğu kez eski kütleler olduklarından , yüzeyce eski kütlelere ait kayalar yer almakta ve bu eski kütleler içinde altın, gümüş, platin, nikel, krom, çinko, pirit, volfram gibi maden cevherlerine rastlana bilmektedir. Üstelik bu madenler yüzeyde yada yüzeye çok yakın oldukları için kolayca işletile bilmektedirler. Peneplen platoları için diğer bir özellik pınar ve kaynakların bu sahalarda yoğunlaşması ve kaliteli içme sularının özellikle bu sahalarda bulunmasıdır.

Güney Anadolu (Akdeniz) Platoları

Güney Anadolu`nun en önemli platosu Taşeli platosudur. Toros Dağlarının orta bölümünde yer alan bu plato, karstik etkilerle oluşmuştur. Yüksekliği 2000m yi bulan Taşeli Platosu kalkerli kayalardan oluştuğu için yüzeyinde çok sayıda erime çukurları bulunur. Bu platoda yüzeyde su bulmak güçtür, çünkü yağmur suları kalkerlerin çatlaklarından kırmızı renkli killi topraklar (Terra Rossa) birikmiştir. Bu özelliğe taş çöllerini anımsattığından Taşeli platosu denmiştir. Plato, Ermenek ve Göksu ırmaklarıyla parçalanmıştır.

Taşeli Platosunda sürekli yerleşmeler yoktur: Taşeli platosunun belirtilen özelliklerine göre değerlendirilmesi yapıldığında bu platoda neden yerleşmenin olmadığı kendiliğinden ortaya çıkar. Plato kırsal yaşam bakımından daimi yerleşme sınırları dışında kalmaktadır. Kır yerleşmeleri su kaynaklarına bağlı olarak kenar yamaçlarda yer almıştır. Bu alanda temel uğraş hayvancılıktır. Kışı köylerde geçiren insanlar ilk baharda plato üzerinde karların erimeye ve otsu örtüsünün gelişmeye başladığı tarihte platoya tırmanırlar. Platoya ulaşan sürüler daha çok dolinlerin tabanında gelişmiş ot ve dikenlerle beslenirler. Bu kısıtlı olanaklara karşılık en büyük güçlük hayvanların su gereksiniminin sağlanmasıdır. Yer yer sulu çukurlar ve ilkel sarnıçlar bu problemi kısmen çözümler. Ancak su azlığı , ot örtüsünün yetersizliği arazinin engebeliliği, kaya yüzeylerinin lapyalar yüzünden çok pürüzlü olması gibi nedenlerle plato üzerinde keçiden başka hayvan yetiştirmek mümkün olmaz.

Plato son bahara dek süren yayvancılık bu mevsimde sislerin ve soğukların bastırması ile sona erer, plato adeta kış uykusuna çekilir.

Teke platosu da karstik oluşumlu diğer platodur. Nüfuslanma az ve tarım geridir. Üzerinde çok sayıda erime çukuru bulunur.

Batı Anadolu Platoları

Hafif dalgalı düzlükler ve tepelikler halinde Saroz körfezi çevresinde, Çanakkale – Balıkesir arasında ve İç Batı Anadolu da yer alırlar.güneyde menteşe eski kütlesi peneplen plato örneği oluşturur. İç Menteşe platosu, Büyük Menderes ve kollarıyla parçalanmış, kimi yerinde vadiler genişleyerek ovaları oluşturmuş (Tavsa,Yatağan,Çine,Bozdoğan) kimi yerinde daralıp dikleşir. Yüzeyi verimsiz toprakla örtülüdür. Su potansiyeli zayıf olduğundan tarım geridir. Son yıllarda seracılık ön plana çıkmıştır. Bu gelişme her şeyden evvel platoyu terk etmeye hazırlanan kır nüfüsunu yeniden toprağa bağlaya bilmiştir.

İç batı Anadolu da Kula platosu volkanik oluşumludur. Yüzeyinde ilginç volkanik şekiller yer almaktadır.

İç Anadolu Platoları

Burada, hafif yarılmış aşınım platoları olan Yukarı Sakarya, Haymana, Cihanbeyli, Obruk ve Bozok platolarıyla, volkanik yapılı Niğde-Kayseri platoları ve bir peneplen plato olan Uzun yayla vardır.

Yukarı Sakarya platosu ortalama 800m yükseklikte olup Sakarya `nın kollarıyla yarılmıştır. Toprakları verimli, su kaynağı bol olduğu için ileri tarım sahasıdır.

Haymana-Cihanbeyli, 1000-1200m yüksekliğe sahip masa görünüşlü bir platodur. Kuvvetli akarsu olmadığı için fazla parçalanmamıştır. Kuru tarım yaygındır. Burası aynı zamanda tiftik keçisinin vatanıdır.

Obruk platosu tuz gölünün güneyinde yer alır. Güneyde Karaca dağ, Hasan ve Melendiz volkanlarına yaslanır. Fazla parçalı değildir. Platonun güneyinde Konya ovası yer alır.

Bozok platosu Kırşehir eski kütlesinde yer alır. Kızılırmak ve yeşilırmak`ın kollarıyla parçalanmıştır.

Niğde-Kayseri platosunda yüzeye yayılan tüf, lav ve bunların ayrışmasıyla oluşan maddeler, verimli toprakların yer almasına neden olmuştur. Özellikle volkanik dağlardan doğan dere ve çayların getirmiş olduğu topraklar alçak ve çukur alanlarda birikerek kalın alüvyon tabakaları oluşmuşlarıdır. Bu durum tarımsal potansiyeli artırmıştır. Bu plato Toros dağlarının gediklerinden gelen nemli hava kütleleri sayesinde çevreye göre çok yağış alabilmektedir Dağ üzerinde biriken karlar, bölümün su gereksinimini sağlayan depo durumundadır. Dağların eteklerinde ortaya çıkan çok sayıda su kaynağı, su potansiyelini daha da artırarak sulu tarıma elverişli bir zemin hazırlar.

Platoda Jeotermal kaynakların varlığı da tespit edilmiş ancak henüz yararlanmaya geçilmemiştir. Bunların yanı sıra özellikle Nevşehir ve Ürgüp yörelerinde lav ve tüflerin zemine yayılarak erozyona maruz kalmalarıyla peri bacaları oluşmuştur. Bu şekiller turizm açısından değerli olduğu gibi yöre halkına barınak ya da yiyecek deposu olarak yarar sağlar.

Bu platoda vadi içi ovalarında tarım önem kazanmıştır. Tahıl (buğday, Çavdar...) baklagil, şekerpancarı, patates, soğan gibi kültür bitkileri ilk sırada yer alır, elma yetiştiriciliği ve bağ kültürleri ise meyvecilik açısından ileri bir tarımsal etkinlik olarak dikkat çeker. Bu bölümdeki bağlar Ürgüp ve Niğde`yi Türkiye çapında şarapçılık merkezi durumuna getirmişlerdir.

Niğde - Kayseri platosu volkanik oluşumludur. Uzun yayla bir peneplen platodur ancak oldukça yüksektir.

Doğu Anadolu Platoları

Genellikle volkanik yapılıdırlar. En yüksek plato Erzurum-Kars platosudur. 2000m ye yakın yükseltiye sahiptir. Türkiye” nin en önemli otlak sahasıdır. Diğer volkanik plato Murat platosudur. Murat ve kolları ile parçalanmıştır. Platoda Tunceli ve bir volkanik dağ olan Bingöl dağı yükselir.

Güneydoğu Anadolu Platoları

Türkiye” nin İç Anadolu”dan sonra, diğer büyük plato sahası Güneydoğuda yer alır.Gaziantep platosundan başlayan platolar serisi Mardin ”e kadar uzanır. Ancak bu plato kuşağı içinde yer alan volkanik engebeler platoyu kesintiye uğratır. Bu nedenle platolar birbirinden ayrı parçalar halinde bulunurlar. Bunların içinde en karakteristik olanı Urfa-Suruç-Hilvan-Siverek- Viranşehir ve Ceylan pınar ; içine alan kısımdır. Urfa-Viranşehir-Hilvan Platosu diye adlandırılan bu plato Fırat ve kolları tarafından hafif yarılmış aşınım platosudur. Platonun yüzey şekilleri Kuzey-Güney yönlü değişir. Güneyde hafif dalgalı ava görünümünde iken kuzeye çıkıldıkça dik yamaçlar halinde devam eder. Bu yamaçlar arasında büyük düzlüklere de rastlanabilir. Kalkerden oluşan plato yüzeyi üzerinde toprak örtüsü geniş ölçüde yitirilmiş olup zemine ince bir toprak tabakası ile taş ve çakıllar hakimdir. Plato yüzeyi üzerinde toprak ve su azlığı nedeniyle bitki örtüsü son derece fakirdir. Buralarda tek bir köye bile çoğu kez rastlanmaz. Geniş plato yüzeyi nacak ilk baharda sürücülere mera hizmeti görebilir. Alanın en büyük sorunu su teminidir. GAP ile devlet bu sorunu çözümleyerek yöreyi ekonomiye kazandırılmaya çalışılmaktadır. Gaziantep platosu batıdan gelen nemli hava kütlelerine açıktır. Fırat`ı hafifçe parçaladığı bu sahada yer alan ova “verimli hilal” olarak anılmaktadır. Doğal bitki örtüsü ve tarım ürünleri çeşitlilik gösteren coğrafi potansiyeli yüksek bir sahadır.